Ушаклыгиль Халит Зия - Поломанные жизни. Самые известные турецкие рассказы XX века. Уровень 1 стр 2.

Шрифт
Фон

Kalktık, çıkıyorduk, sizinle karşılaştık, o dakikada tamamen karar verdim. O yürüyordu, ben takip ediyordum. Sokakları böyle geçtik, eve böyle geldik. Merdivenleri çıktık, yukarıda yüzüme bakmadan parmağını zile bastı, annesi kapıyı açtı. O zaman kapıyı kenarından tuttu, diğer elini uzattı: Beni içeri almıyordu. Teşekkür ederim, dedi ve kapıyı kapadı

Bu sade hikâyeyi dinliyordum ve çok kızıyordum: Çok güzel! Tabii sen de oradan eve, kendi evine, annenin yanına gittin dedim.

Boş bir bakışla yüzüme uzun uzun baktı. Cevap vermek için yutkundu, sonra birden masanın üstünde kitapların üzerine kapandı ve bir çocuk gibi ağlamaya başladı. Ben artık hayalimde bu olayı görüyordum. Onu görüyor gibiydim: Yüzüne kapı kapandı, o kapının önünde yalvarıyordu, özür dilemek için parmağıyla zili uzun uzun çalıyordu, merdivenlerden inmeye, bu mutsuz evden kaçmaya güç bulamıyordu, bu evin eşiğinde kıvranıyordu ki o, bu evi kendi parasıyla tuttu, kendi eşyasıyla döşendi. Yanına kadar gittim, yalnız, Seyahate çıkmak lazım! dedim.

Fırladı, bana üzüntüsünü böyle göstermekten pişmandı ki izin istedi ve kaçtı. Bundan sonra Galip Ferruh benimle karşılaşmaktan çekinmeye başladı. Sanki bu konuşmadan sonra utanıyordu. Uzaktan uzağa haber alıyordum ki o kızla orada o kadınla beraber yaşıyordu. Bu kız zevk ve eğlenceye düşkündü ve hakkında değişik hikâyeler anlatıyorlardı. Galip Ferruhla alay ediyorlardı, onun gerçek dostları da acıyla: Ne yazık! Ne yazık!.. Onun geleceği o kadar güzel ve parlaktı, şimdi bu genç harap oluyor!.. gibi şeyler söylüyordu. Yine uzaktan uzağa karşılaşıyorduk ve gördüm ki onun gözlerinde siyah bir üzüntü ifadesi, yüzünde derin bir acının çizgileri var. Yakasında artık çiçek yoktu, elbisesine dikkat etmiyordu, sırtı sanki kamburlaşıyordu. Korkuyordum: Bu zavallı adam çareyi tehlikeli ilaçlarda mı arıyordu? Bunu bana dostları anlattı.

Bir gün kışın gürültülü bir akşamında Beyoğlundan[5] koşuyordum ve onu gördüm. Tuhaf bir şekilde güldü, Sizi uzun zamandır görmedim. Beni affediyor musunuz? dedi. Sonra birden ekledi: Haberiniz var mı? Bitti, bu defa tamamen bitti. Artık bir kötülük olacak, kimse onu saklayamayacak.

O tuhaf tuhaf gülmeye devam ediyordu: Evi, eşyayı onlara bıraktım, bir hafta önce Sesi öyleydi ki sanki boğuluyor gibiydi, Bir haftadır annemin yanındayım

Devam etmedi, Gelirim, sizi görürüm, dedi ve ayrıldı.

* * *

Bir hafta sonra şehrin toplantı yerlerinde bir haberi duydular ki Galip Ferruh onunla tekrar birleşmiş, hattâ evlenmiş, balayını geçirmek için yeni karı koca Modaya[6] gitmişler.

Çok geçmedi, bir sabah gazetelerin polis haberlerinde okudum: Bir kadını (kadın eski kokotlardan) yatağının içinde boğdular.

Birden anladım, bu kimdi. Eyvah! dedim, ya Galip Ferruh? Ve o kız, o kadının kızı? Bu haberin altında bir ek vardı: Galip Ferruh ile karısı yeni evlendi ve balayını Modada geçiriyordu. Dünkü fırtınalı günde Modadan bir sandalla gezmeye çıktı ve yirmi dört saat içinde geri dönmediler.

Polis, gazeteciler bu iki olayı birleştiremedi, sonunda üç beş gün sonra bu olayı unuttular. Bunun sırrını yalnız ben anladım

Упражнения

1. Соедините синонимы:



2. Переведите следующие слова и фразы:


Радость, безлюдный, приключение, тосковать по чему-то, привыкать, умолять, секунда, визит, подсчитывать, рассеянный, замечать, испачкаться в грязи, прóпасть, осуждать, ад, пытка, утешение, угроза, порог, странный, задыхаться, медовый месяц, супруги.


3. Вставьте пропущенные слова:


a. Birinci defa benimle bu kadar açık bir konuşmaya ______________ için kendini zorluyordu.

b. Bütün ______________ rağmen o bu kızı tamamen çamurlara bulanmadan önce kurtarmak, İstanbulun uçurumlarında ______________ korumak istedi.

c. Fırladı, bana ______________ pişmandı ki izin istedi ve kaçtı.


4. Найдите верные утверждения:


a. Yazar ve Galip Ferruh yakın arkadaş değildi.

b. Yazar kızı ilk kez yazın gördü.

c. Galip Ferruh o kızla tanışmadan önce mutsuz ve üzgündü.

d. Kız saygın bir aileden geliyordu.

e. Galip Ferruh karısını boğdu.

f. Polis olayın sırrını çözemedi.

Ответы

1. 1e, 2g, 3a, 4b, 5f, 6c, 7d


2. Neşe, tenha, macera, özlemek, alışmak, yalvarmak, saniye, ziyaret, hesap etmek, dalgın, fark etmek, çamura bulanmak, uçurum, kınamak, cehennem, işkence, teselli, tehdit, eşik, tuhaf, boğulmak, balayı, karı koca.


3. a. cesaret bulmak; b. gözlemlerine, tecrübelerine, inançlarına / tehlike ihtimallerine karşı; c. üzüntüsünü böyle göstermekten.


4. a, b, f

Dilhoş Dadı

1

Bir Eski Bağ

Onu hâlâ bugün hatıralarımın arasında tamamen canlı, geziyor ve söylüyor görüyorum. Sanki ölmedi, sanki mezarının üzerinden uzun yılların siyah geceleri geçmedi, sanki bir duvar ruhlarımızı yavaş yavaş birbirinden ayırmadı. En uzak hatıralarıma kadar gidiyorum, onunla beraber yaşamaya galiba dört yaşında başlamışım: Ve o yaştan sonra ona bağlılığım güçleniyordu, günden güne ilişkimizin samimiyeti, gücü artıyordu, on dört yaşına kadar hep onun sevgisi arasında büyüdüm. Neden dert ve tehlike zamanlarında güvenliği, sağlığı, teselliyi onun bakışında, onun gülüşünde arıyordum?

Annemle ve kardeşlerimle, hattâ evin bütün halkıyla aramızda o bulunurdu. Bazen biri bana ders vermek ya da saldırmak isterdi. O zaman onun ince ve küçük eli heyecanla, biraz da öfkeyle uzanır, beni korurdu. Böylelikle ben de ona ilgi ve ihtiyaç duyuyordum, o da beni başkalarından daha çok ayırıyor, benimsemek istiyordu. Ve her ikimiz de her zaman bu birliğimizden memnunduk. Ailenin diğer çocuklarıyla ve onların koruyucularıyla Dilhoş Dadının arasında bunun için bir tür savaş vardı. Fakat bana karşı sevgisinin gücüyle o herkese karşı kendinden o kadar emin bir tavırla yürürdü, her tür kavgalar, sataşmalar, alaylar içinde öyle demir bir kale gibi geçerdi ki ben uzaktan övünçle onu takip eder ve etrafa korkusuz bir bakışla meydan okurdum, sanki üzerimde bir silah taşıyor gibiydim. Bazen bir oyun sırasında biri güç kullanır ve hakkımı benden almak isterdi. Ama onun meraklı gözleri mutlaka olayları takip ederdi. Ben kendimi koruyamaz, göz yaşlarından başka bir çare bulamazdım. O bir taraftan çıkar, yavaşça gelir, etrafa, Kim sesini çıkarırsa[7] karşısında beni bulur! tehdidiyle bakardı. Beni çeşme başına götürür, yüzüme gözüme su çırpar: Gel, dama çıkalım, sen uçurtmanı uçur, ben de senin çoraplarını öreyim derdi. O zaman evin damına çıkardık. Bu en büyük eğlencelerimden biriydi. Oraya yalnız çıkamıyordum, mutlaka onun kontrolü altında uçurtma uçurmak mümkündü, bu oyun da en çok hoşuma gidiyordu. Şimdi düşünüyorum ki bu, çocukluğumun en mutlu saatleriydi: Böyle, onun gözü önünde, evin büyük ve yüksek damında elimde uçurtmanın ipiyle geçiyordu bu saatler.

Ben uçurtmamla oynardım. O, gölgede bir dikişle, çoraplarımı örmekle meşgul olurdu. O zaman da kendi kendine mırıldanırdı: Onun kendi dilinde kendi memleketinden şarkıları vardı. Bu şarkılarda öyle hüzünlü bir tatlılık, bir yumuşaklık vardı ki insan ağlamak istiyordu. Bu şarkıların hepsini az çok biliyordum, sözlerini bilmemekle beraber ben de bazen bir mırıltı içinde bunların melodilerini tekrar ederdim. Zaten onlar biraz da bizim türkülerimize[8] benziyordu. Onun için bana pek yabancı gelmezdi. Örneğin bir tanesi vardı ki bana pek çok üzüntü veriyordu.

Dadım da ara sıra konuşmak isterdi. Birdenbire gözleri bir ufukta hatıraları aramaya, bana memleketinden, annesiyle kardeşlerinden, sonra bir büyük denizden bahsetmeye başlardı. Bunların çeşitli parçalarından bir bütünü çıkaramıyordum. Fakat yavaş yavaş yaşım ilerliyordu ve ben geriye bakar, anlamlar çıkarabilirdim, sonraları bunları bağlayabildim, o zaman belirsiz noktalara açıklık getirebildim. Öyle ki Dilhoş Dadımın acılarla dolu ruhunu, onun vücudu topraklara karıştıktan sonra okuyabildim.

Ваша оценка очень важна

0
Шрифт
Фон

Помогите Вашим друзьям узнать о библиотеке

Скачать книгу

Если нет возможности читать онлайн, скачайте книгу файлом для электронной книжки и читайте офлайн.

fb2.zip txt txt.zip rtf.zip a4.pdf a6.pdf mobi.prc epub ios.epub fb3