Морган Райс - Aldatilmiş стр 5.

Шрифт
Фон

Koşarken birden ay ufukta yükseldi; koskocaman, tüm gök- yüzünü dolduran, kan-kırmızı bir ay. Caitlin onun üstündeki tüm ayrıntıları,  tepeleri ve kraterleri görebiliyordu. Gün gibi berraktı. Babası aya arkasını dönmüş bir karaltı olarak duru-yor ve o daha hızlı koşmak istedikçe sanki aya doğru koşuyor- muş gibi görünüyordu.

Çabaları hiçbir işe yaramıyordu. Birden bacakları ve ayak- ları hareket edemez hale geldi. Aşağı baktığında  çiçeklerin bi- lekleriyle bacaklarına  dolaşıp sarmaşıklara dönüştüğünü  gör- dü. O kadar kalın ve güçlüydüler ki kısa bir süre sonra artık hareket edemiyordu.

Kocaman bir yılanın ona doğru sürünmesini izledi. Müca- dele edip kaçmaya çalıştı fakat çaresizdi. Tek yapabildiği onun yaklaşmasını izlemekti. Yılan yaklaşırken havaya sıçradı, tam onun boğazına doğru. Caitlin dönüp çığlık attı ve onun uzun dişlerinin boğazını deldiğini hissetti. Acısı korkunçtu.

Caitlin  irkilerek uyandı, yatakta doğrulup nefes almaya çalıştı. Elini boğazına uzatıp kabuk  bağlayan  yaralara do- kundu. Bir anlığına rüyasını gerçekle karıştırıp odanın için- de yılan var mı diye bakındı. Yılan falan yoktu.

Boğazını ovdu. Yara hâlâ acıtıyordu fakat rüyada olduğu kadar değil. Derin derin nefes aldı.

Kalbi güm güm atarken Caitlin soğuk terler döküyordu. Yüzünü  ve şakaklarını silerken soğuk ve ıslak saçının yapış yapış olduğunu  hissedebiliyordu. Acaba en son banyo ya- palı, saçını yıkayalı  ne kadar olmuştu? Hatırlayamıyordu. Ne zamandır burada uzanmaktaydı? Ve acaba, tam olarak, neredeydi?

Caitlin odaya bakındı. En son hatırladığının aynısıydı. O da bir rüya mıydı,  yoksa öncesinde bir yerlerde uyanık mıydı? Tamamı taş olan odanın; içinden devasa dolunaydan gelen ışığın sızdığı tek bir uzun, kemerli penceresi vardı.

Anımsamaya çalışarak yatağının kenarına oturdu ve alnı- nı ovuşturdu. Bunu yaptığı sırada karnına korkunç bir sancı saplandı. Elini uzattığında bir yaranın kabuğuna dokundu. Bunun nereden geldiğini hatırlamaya çalıştı. Biri ona saldır- mış mıydı?

Caitlin düşünmeye başladı ve yavaşça ama net bir şekilde ayrıntılar geri gelmeye başladı. Boston. Hürriyet Yolu. Kralın Mabedi. Kılıç. Ardından… saldırıya uğrayışı. Ardından…

Caleb. O sırada oradaydı, ona bakıyordu. Dünyası karar- maktayken ondan ricada bulunmuştu.  Beni dönüştür, diye yalvarmıştı…

Caitlin ellerini kaldırıp boğazının yanındaki iki yara izine dokunduğunda onun bu lafı dinlediğini anladı.

Bu her şeyi açıklıyordu. Caitlin durumu fark ederek ayağa kalktı. Dönüştürülmüştü.  Sonra da bir yere götürülmüştü; muhtemelen  iyileşmesi için, muhtemelen Caleb’in  gözeti- minde. Kollarını  ve bacaklarını test etti, boynunu  çevirdi, bedenine baktı…

Farklı hissediyordu,  orası kesin.  Artık kendisi değildi. İçinde uçsuz bucaksız bir kuvvetin, bir koşma, depara kalk- ma, duvarları yıkıp geçme, havaya sıçrama arzusunun kol gezdiğini hissetti. Başka bir şey daha hissediyordu:  Sırtın- da, kürek kemiğinin hemen altında iki küçük çıkıntı. Belli belirsizlerdi ama orada olduklarını biliyordu işte. Kanatlar. Biliyor ve hissediyordu ki eğer uçmak isterse onun için açı- lacaklardı.

Caitlin yeni gücünün sarhoşluğuna kapılmıştı. Onu he- men denemek istiyordu. Kafese kapatılmış gibi hissediyordu-ne zamandır burada olduğu  konusunda  hiçbir fikri yok- tu- ve bu yeni hayatın neye benzediğini görmek istiyordu. Yeni olan bir şey daha hissetmekteydi: Bir pervasızlık hissi. Ölmeyecek bir his. Aptalca hatalar yapabileceği, çıkmaya- cak sonsuz canı olduğu hissi. İşleri sonuna kadar götürmek istiyordu.

Caitlin döndü  ve  pencereden  dışarı,  gökyüzüne  baktı. Pencere geniş kemerli, camsız ve dışarıdan geleceklere açık- tı; eski, Orta Çağ’dan kalma bir manastırda görebileceğiniz cinsten.

Geçmişte, eski insan Caitlin olsa, yapmak üzere olduğu şeyi bir tartar, tereddüt eder, ikinci bir kez düşünürdü. Fakat yeniden-doğmuş Caitlin hiç tereddüt etmedi. Bu aklına gel- dikten bir saniye sonra koşmaya başladı.

Birkaç küçük adımdan sonra Caitlin  pencere pervazın- dan atladı ve açık havaya çıktı.

İçinde bir yer, bir içgüdü, bir kez havaya sıçradığında ka- natlarının  açılacağını  söylemişti.  Eğer yanılıyorsa,  zemine doğru onlarca metre yüksekten ciddi bir çakılma yaşayacağı anlamına geliyordu. Fakat yeniden-doğmuş Caitlin,  hiç de yanılabilirmiş gibi hissetmedi.

Haklıydı. Caitlin camdan dışarı geceye doğru uçarken ka- natları kürek kemiklerinin altından açıldı; uçmanın, havada süzülmenin coşkun heyecanını hissetti. Kanatlarının bu ka- dar geniş ve uzun olduğunu görmekten; yüzünü, saçını ve vücudunu yalayan temiz gece havasını hissetmekten dolayı içi kıpır kıpırdı. Vakit geceydi; fakat ay o kadar büyüktü ki geceyi sanki gündüz vaktiymişçesine aydınlatıyordu.

Caitlin aşağı baktı ve bir kuş bakışı görüntüyle karşılaştı. Suyu hissetmiş ve bunda haklı çıkmıştı. Bir adanın üstün- deydi. Her yöne doğru etrafını saran, çok geniş, suları ay ışığında parlayan güzel bir nehir akıyordu. Görmüş olduğu en güzel nehirdi. Ve işte orada, ortasında, üstünde uyumuş olduğu ufak ada duruyordu. Birkaç dönümden daha büyük olmayan bu küçük adanın bir ucu; yarısı yıkılmış, eski püs- kü bir İskoç kalesi tarafından işgal edilmekteydi. Adanın geri kalanı tamamen kalın ağaçlı bir ormanla kaplıydı.

Caitlin  rüzgâr akımlarına karşı bir aşağı bir yukarı dö- nerek, dalarak ve çıkarak uçarken tekrardan adanın etrafını dolaştı. Kale devasa ve muhteşemdi. Bir kısmı yıkık dökük- tü fakat dışarıdan bakılınca görünmeyen iç tarafta kalan di- ğer kısma hiçbir şey olmamıştı. İç ve dış avluları, siperleri, kuleleri, dönen merdivenleri ve dönümlerce bahçeleri vardı. Küçük bir orduyu tutmaya yetecek kadardı.

Aşağı doğru ani bir dalış yaparken kalenin içinin fenerler- le aydınlatılmış olduğunu gördü. Ayrıca içeride dönüp dola- şan insanlar vardı. Yoksa vampir miydi bunlar? Duyuları ona öyle olduğunu, yani kendi türünden olduklarını söylüyor- du. Konuşuyor,  çeşitli etkileşimlerde bulunuyorlardı.  Bazı- ları talim yapıyor, eskrim ve çeşitli oyunlar oynuyordu. Ada, faaliyetle dolup taşmaktaydı. Bu insanlar da neyin nesiydi? O neden buradaydı? Onu içeri mi kapatmışlardı?

Caitlin daire çizmeyi bitirdiğinde camından dışarı atladı- ğı odayı gördü. Büyük bir duvarın üstündeki geniş, açıklıkta bir terasa açılan en yüksek kulenin en tepesinde kalıyordu. Terasın üstünde yalnız, tek başına duran bir vampir vardı. O vampirin kim olduğunu bilmek için Caitlin’in  daha yakına uçmasına gerek yoktu. Tüm kalbiyle ve ruhuyla bunu bili- yordu zaten. Onun kanı şimdi damarlarında akıyor ve o da onu tüm kalbiyle seviyordu. Onu dönüştürmüştü ve Caitlin onu aşktan da öte bir duyguyla seviyordu artık. Bu kadar mesafeden bile biliyordu ki odanın dışında tek başına duran kişi Caleb’di.

Onu görmesiyle içinde bir şeyler aktı. Buradaydı. Ger- çekten de buradaydı. Tam onun odasının dışında duruyor, bekliyordu. Tüm bu zaman boyunca onun iyileşmesi için beklemiş olmalıydı.

Ne kadar zaman geçtiğini kim bilebilirdi  ki? Asla onun yanından ayrılmamıştı demek; şimdiye kadar olmuş olan, hâlâ olmakta olan onca şeye rağmen. Onu dilinin anlatmaya yeteceğinden daha çok seviyordu. Artık sonsuza kadar bera- ber olacaklardı.

Orada durmuş, duvarın üstünden sarkıp nehre bakıyor; hem endişeli hem de üzgün görünüyordu.

Caitlin doğruca ona doğru  dalışa geçti; onu şaşırtmak, yeni yetenekleriyle etkilemek istiyordu.

Caleb başını kaldırdı, sarsıldı ve yüzü neşeyle ışıldadı.

Ваша оценка очень важна

0
Шрифт
Фон

Помогите Вашим друзьям узнать о библиотеке

Скачать книгу

Если нет возможности читать онлайн, скачайте книгу файлом для электронной книжки и читайте офлайн.

fb2.zip txt txt.zip rtf.zip a4.pdf a6.pdf epub ios.epub fb3

Популярные книги автора