Harika. Derhâl oraya gidecekti.
*
Sam park edip eski ambara doğru evin karşı tarafına geçti. ‘Eski ambar’dan sonra başkaca bir şey demelerine gerek yok- tu. İkisi de bunun ne anlama geldiğini biliyordu. Oakville’de yaşarlarken hep gittikleri yer burasıydı. Yıllardır piyasada sa- tılmayı bekleyen boş bir evin arka tarafındaydı. Ev orada bomboş öylece duruyordu. Bildikleri kadarıyla kimse bak- maya bile gelmemişti.
Evin epey arka tarafında ise bu süper ambar vardı. O da tamamen boş bir şekilde öylece duruyordu. Sam bir gün bu- rayı keşfetmiş ve Caitlin’e göstermişti. İkisi de burada ta-kılmak konusunda bir sakınca görmemişlerdi. Her ikisi de ufacık karavanlarında anneleriyle birlikte kalmak zorunda olmaktan nefret ediyordu. Bir gece ikisi geç saatlere kadar burada kalıp muhabbet etmiş, şöminede şekerleme kızart- mış ve birlikte uyuyakalmışlardı. Bunun ardından ne zaman evde işler çığırından çıksa ambara gelmişlerdi. Burayı kulla- nabiliyorlardı hiç değilse. Birkaç ayın ardından burayı kendi mekânlarıymış gibi hissetmeye başlamışlardı.
Sam evin öte tarafına doğru geçerken içinde Caitlin’i görme hevesiyle yaylanarak yürüyordu. Özellikle arabayla buraya gelirken yuvarladığı Dunkin’ Donuts kahvesinden sonra yavaş yavaş ayılmaya başlamıştı. Daha on beş yaşında olduğu için araba kullanmaması gerektiğini biliyordu. An- cak ehliyetini almaya sadece birkaç yıl kaldığı için beklemek istemiyordu. Henüz çevirmeye yakalanmamıştı. Nasıl sürü- leceğini de biliyordu. O zaman niye beklesindi ki? Arkadaş- ları kendi pikaplarını almasına izin veriyordu ve bu da onun için fazlasıyla yeterliydi.
Sam ambara doğru yaklaşırken şu iri yarı adamın Caitlin’in yanında olup olmayacağını merak etti. O adamda bir şey- ler vardı… Ne olduğunu çıkartamıyordu. Neden Caitlin ile olduğunu anlayamıyordu. Çıkıyorlar mıydı yoksa? Caitlin ona her şeyini anlatırdı. Nasıl olmuştu da bu adamı daha önce hiç duymamıştı?
Neden Caitlin birden babalarıyla ilgili sorular soruyordu ki? Sam kendine kızıyordu; çünkü önceki günle ilgili ona vermek istediği birtakım haberler vardı aslında. Nihayet Facebook’taki arkadaşlık tekliflerinden birine cevap almıştı. Bu cevap babalarından geliyordu. Gerçekten oydu. Onları özlediğini ve görmek istediğini söylemişti. Nihayet. Bunca yıldan sonra. Sam cevap vermişti bile. Yeniden konuşmaya başlamışlardı. Babaları da onu görmek istiyordu. İkisini de. Neden Sam ona söylememişti ki? Neyse, en azından şimdi söyleyebilirdi.
Sam yürüdüğü sırada karlar ayağının altında çatırdıyor, kar yağışının hızı artıyordu. Bu ona kendini tekrardan mut- lu hissettirdi. Hele Caitlin yanında olsa her şey normale bile dönebilirdi. Belki de tam doğru zamanda gelmişti; o kendini bu kadar dağıtmışken onu bundan kurtarmak için. Caitlin her zaman bunu yapmanın bir yolunu bulurdu. Belki bu seferki şansı buydu.
Tam başka bir sigara almak için cebine uzanmıştı ki ken- dine hâkim oldu. Belki işleri değiştirmeye başlayabilirdi.
Sam paketi buruşturup çimenlerin üstüne attı. Ona ihti- yacı yoktu. O buna ihtiyaç duymayacak kadar güçlüydü.
Ambarın kapısını açtığında Caitlin’i şaşırtmak ve ona ko- caman sarılmak için hazırdı. Ona üzgün olduğunu söyle- yebilirdi. Caitlin de yaptıkları için üzgün olurdu ve her şey tekrardan rayına girerdi.
Ancak ambar boştu.
Sam kimsenin olmadığını bile bile, “Merhaba!” diye bağırdı.